Ana içeriğe atla

Pazartesi Sendromu


Pazartesi Sendromu

Çalışmak, okula gitmek, bir göreve sahip olması; kısacası sorumluluk, her zaman, herkes tarafından bir miktar çekince ile karşılanır. Uzun süre mesai yapmayıp, tekrar adapte olmak oldukça büyük bir sorun haline bile gelebilir. Hafta sonlarından sonra işe veya okula gitmek zorunda olmaksa hemen her şehir insanının korkulu rüyasıdır. Pazartesi sendromu dediğimiz bu olumsuz ruh hali, esasında normal bir durumdur. Ancak, bu hissi aşırı yaşamak genel olarak iş verimliliğimize ve hayatımızın gidişatına olumsuz olarak sirayet edecektir. Bu nedenle pazartesi sendromu ile ilgili olarak, kendimizi motive etmek durumundayız. Zira işe gitmek veya okula gitmek, kaçınabileceğimiz durumlar değil ve öyle ya da böyle, bu durumlarla muhatap olmak durumundayız. O halde bu sendromu en iyi biçimde atlatmak için kullanabileceğimiz yöntemleri araştırmak daha doğru olacaktır.

Neden Pazartesi Sendromu Yaşarız?

Bu çok normaldir. İnsanlar, hep istedikleri şekilde yaşamak isterler. İşe canları istediğinde gitmek veya okula gitmeme özgürlüğünü kullanabilmek herkesin isteği olacaktır kuşkusuz. Ancak, şu bir gerçektir ki, dünyanın en zengin ve güçlü insanının dahi zorunlulukları vardır. Bizim işe gitme zorunluluğumuza karşılık, patronumuzun hiçbir sorumluluğunun olmadığı düşünmek doğru değildir. Esasında patron sorumlulukları, iş görenden çok daha fazladır. Örneğin, iş görenin mesai dışında iş yerini düşünme zorunluluğu yoktur, oysa patron her zaman işyeri için mesai halindedir. Yani patronun mesaisi bitmez. O halde patron gibi olmayı kimse istemez mi? Elbette hayır. Pazartesi sendromu yaşayanların hemen hepsi, bu durumu görmezden geldikleri için kendi durumları büyütürler.
Diğer taraftan, okula gitmeyerek ne elde edebileceğimizi düşünüyoruz. Mesela okul dışında gerçekleştireceğiniz eylem nedir? Film seyretmek? sokakta gezmek? yoksa hiçbir şey yapmadan öylece yatmak mı?
Doğada her canlının bir varoluş nedeni vardır. Bir arı, her gün bal yapmazsa ölür. Benzeri biçimde Arslan avlanmak istememe lüksüne sahip değildir. Veya bir tırtıl toprağı kazmayıp, öylece duramaz. Hiçbir şey yapmama özgürlüğü esasında insanda da bulunmaz. Ancak biz sosyal düzen içerisinde yaşamsal faaliyetlerimizin karşılanması fonksiyonunu başkalarına yıkabiliriz. Örneğin ailemizin bizi orta yaşa kadar beslemesi mümkündür. Aslında çok derine inmiş gibi görünsek de durum hiç öyle değildir.
Pazartesi sendromu, işe gitmeyerek de hayatta kalabileceğin idrakının sonucudur. Yani, çalışmazsanız hayatta kalamayacağınızı dikkate alırsanız, çalışmak hayatta kalma eylemi olacağından ondan imtina etmezsiniz. Esasında bundan çok da farklı değildir. Eğer düzenli olarak çalışıp kazanmaz ve hayatınızı her anlamda daha iyi sürdürmek için gayret harcamazsanız, sosyal çevrenizin sınıfı her geçen gün düşecek ve mutluluk katsayınız azalacaktır. Ayrıca, pazartesi günü işe gidecek olmayı bu kadar büyük bir sorun haline getirdiğinizde iş veriminiz kaçınılmaz olarak düşecek, sonuç olarak işinizi kaybetmeniz dahi mümkün olabilecektir.
Sonuç olarak, pazartesi sendromu hiçbir tedavi gerekmeksizin, kendimize vereceğimiz telkinlerle üstesinden gelebileceğimiz bir durumdur. Mutlu olun, bunu bir tek siz yaşamıyorsunuz. Tüm evren çalışmak zorunda, hatta bazıları için hafta sonu bile yok…

Bu blogdaki popüler yayınlar

Psikolojik Danışmanlık Süreci

Psikolojik Danışmanlık Süreci Psikoterapi ile birlikte kullanılan hipnoz, süreci çok kısaltan önemli bir araçtır. Danışana hangi psikoterapi tekniğinin uygulanacağı sorunun hangi kaynaktan geldiğine bağlı olarak değişir. Kişiliğe işlemiş bir sorunda dinamik bir psikoterapi yaklaşımı benimsenirken, Bilinç düzeyinde yanlış öğrenmeler sonucu oluşan bir soruna bilişsel bir psikoterapi tekniği gerekir. Yaşanmış kötü deneyimler sonucu kişiye yerleşmiş patolojik davranışların tedavisinde ise davranışçı bir teknik daha uygun olacaktır. Yaşamın anlamsızlığı karşısında kaygı yaşayan ve sahte uğraşlarla bunu unutmaya çalışan bir birey için ise yaşamın anlamının sorgulandığı varoluşçu bir teknik uygulanır. Danışanlarımızın sorunlarını bu bütüncül perspektiften görmek sorunun her yönü ile anlaşılabilmesine imken verdiği gibi, çözümlerde de bize geniş bir perspektif sunar. Grup Trapileri Merkezimizde danışanlarımız haftada bir grup terapilerine alınır. Danışanlarımız bireysel terapiler...

Yaşlılık Belirtileri Nelerdir?

Yaşlılık Belirtileri Nelerdir? Her insanın bir ömrü olduğu gerçeği, gençlik yıllarında pek akla gelmez. İnsan kendini genç ve dinçken ölümsüz hisseder. Ama yaş ilerledikçe ve zaman azaldıkça içimizde bir ölüm korkusu oluşur. O korku birçok kez senaryolar eşliğinde zihnimize işlenir. Ve bir gün saçlarımızda oluşan beyazlara, yüzümüzde beliren çizgilere ve ellerimizde görünen lekelere bakarken buluveririz kendimizi. Bu aslında o kadar hüzünlü bir hikaye değil. Çünkü dünya üzerinde ölümsüz olan hiçbir şey yoktur. Ve güzel olan bir ömre sahip olabilmektir. Bir şey başladıysa bitecektir. Ve bu olgunlaşmadan önceki kadar zihnimizde büyüyüp, bizi yok eden bir duygu değildir. Bazıları yaşlanma belirtileri üzerine daha trajikomik bir bakış açısı geliştirir. Örneğin aldığınız son model araba artık bir antika ise, en büyük düşmanınız yer çekimi ise, modası çoktan geçtiği için attığınız kıyafetler şimdi yine moda ise, sevdiğiniz tüm filmlerin renklileri çekildiyse, oyuncaklarınız müzelerde...

Yıkıcı Değil Yapıcı Ol

Yıkıcı Değil Yapıcı Ol Hepimiz günlük hayatımızda sorunlarla karşılaşabilmekteyiz. Bu kimi zaman okul hayatımızda kimi zaman iş hayatımızda veya sosyal hayatımızda ortaya çıkmaktadır. Okulda bir arkadaşınız gelir ve size hiç beklenmedik bir anda edilmeyecek sözler eder. Sizin moraliniz alt üst olur ve o gün bitmek bilmeyebilir veya iş hayatınızda patronunuz siz çok verimli bir şekilde çalışmanıza rağmen sizi takdir etmez üstüne üstlük size çalışmalarınızı beğenmediği konusunda telkinlerde bulunabilir. Kimi zamanda en samimi olan dostunuz ile aranızdaki iletişim kopuklukları nedeniyle sorunlar yaşayabilirsiniz. Bütün durumlarda da mutlaka sorunların bir çözümü vardır. Bunu bilmeniz sizin için avantaj sağlayacaktır. Hiçbir sorun çözümsüz değildir. Eşiniz ile, patronunuz ile, arkadaşınız ile doğru iletişimlerde bulunduğunuz taktir de çözülemeyecek bir sorun, aşılamayacak bir problem yoktur. Peki doğru iletişimi nasıl sağlarız dediğinizde bu kişiye duruma göre değişme...